20 Mayıs 2010 Perşembe

Likya Podalia 2008


Geçen haftalarda Türk şarapçılığında önemli bir başarı daha elde edildi. İtalya-Palermo' da yapılan "Concours Mondial de Bruxelles 2010" adlı prestijli bir yarışmadan, Likya şarapçılık "Büyük Altın" madalya ile döndü. Aynı yarışmada 28 adet kırmızı şaraba bu madalya verildi. Ve bu sene bu madalyayı alan tek Türk şarabı, Likya Podalia 2008 idi. Bu başarı sanırım üreticisini hem çok mutlu etti hem de biraz şaşırttı. Çünkü başlangıçta bir alt segment olarak üretilen bu şarap, aylar içerisinde şişede beklenmedik bir gelişim sergilemiş ve oldukça kompleks yapıya kavuşmuştu. Şarapçılıkta tabi ki böyle hoş süprizler zaman zaman olabilmekte. Ben bu şarabı yaklaşık 6-7 ay önce ilk şişelendiği günlerde tatmıştım. O günlerde Kalecik Karası karakterinin biraz ağır bastığı, çok dengeli içimi çok akıcı bir şaraptı. Bundan 1 ay sonra, bu şarap için özel olarak anlaşma yapılan "Dükkan İstanbul"da da 1 kadeh daha yemeğin yanında içmiştim. Son olarak madalyayı aldıktan sonra, tekrar tatmak tabi ki şart oldu. Bu tadımda çok objektif olamamak gibi çekincelerim vardı. Ama yine de şunu söylemek lazım, şarap çok iyi gelişim göstermiş ve başlangıçtaki yeşil tonlar kesinlikle ortadan kalkmıştı. Üstelik saatler ilerledikçe neredeyse her kadehte ayrı bir şarap içercesine kompleks bir burunla karşılaştım. Damakta çok yoğunluğu olmasa da çok iyi bir buruna sahip, çok dengeli, çok akıcı bir şaraptı. Birkaç adet saklanmayı hakediyor.

Bu arada bu şarap kesinlikle çok özgün bir kupaj. %60 Kalecik Karası, %40 gibi Malbec hatta çok az oranda Pinot Noir dahi kullanılmış. Podalia ise antik Likya coğrafyasında ,bugünkü Avlan gölü yakınlarında antik bir kent ve o kentin çevresine o dönemlerde verilen ad.

Ayrıca http://www.concoursmondial.com/ adlı sitede Türk üreticilerin, diğer madalyalı şarapları da görülebilir.

Likya Podalia 2008
BÖLGE: Akdeniz-Antalya-Elmalı (LİKYA)
BAĞ: Arykanda ve Kızılbel bağları
ÜZÜM: %60 Kalecik Karası %40 Malbec ( çok az oranda Pinot Noir)
MEŞE: yok
90 (8): Koyu yakut renginde. Burunda ilkin canlı siyah meyvemsi hatta floral-menekşemsi izler çok yoğun şekilde algılanıyor. Ancak şarap havalandıkça karakterinde anlamlı değişiklikler fark ediyorsunuz. 2.saatte kuru meyvemsi tonlar beliriyor. 4. saatte bariz şekilde is ve duman kokuları alıyorsunuz. Damakta çok dengeli, bol meyvesi, orta gövdeli ve akıcı bir şarap. 6 ay önceki ham tatlardan eser kalmamış. Bitimi de son derece keyifli ve orta uzunlukta. Bu harika şarabı 24 saat sonra tekrar tattığımda da oksidasyon belirtisi hala yoktu.
Bu arada Malbec'in yüksek Likya yaylalarını çok sevdiği anlaşılıyor. Bu üzüm üzerinde daha çok denemeler yapmak gerekiyor sanki. Malbec-Boğazkere kupajı nasıl olurdu acaba?

Hiç yorum yok: