30 Aralık 2010 Perşembe

Kayra Vintage Cabernet Sauvignon 2008


Kayra Vintage serisinden, 2008 rekoltesi monosepaj ve single vineyard bir Cabernet Sauvignon. Üzümler Urla Karamersinlik mevkiindeki tek bir bağdan geliyor .Özel olarak belirtilmemiş ama muhtemelen bu bağ URLİCE Bağları. Çünkü Karamersinlik, Urlice'nin de bulunduğu mevkiinin ortak adı. Yine Kayra'nın Urlice'den üzüm aldığını da biliyorum. Ancak arka etiketteki ifadeler biraz kafa karıştırıyor. Burada Urla ve Tekirdağ yöreleri birarada yazılmış. Ne kastediliyor anlamış değilim. Ayrıca Anadolu Terruarı ifadesi de bence böylesine büyük bir coğrafya için biraz anlamsız ve mantık dışı kalıyor.
------------------------
Kayra Vintage Cabernet Sauvignon 2008
STİL: Kırmızı Sek Şarap
BÖLGE: Ege-Urla-Karamersinlik
BAĞ: Urlice Bağları (?)
ÜZÜM: %100 Cabernet Sauvignon (Tek Bağ)
MEŞE: Kullanımış (süre?)
FİYAT:45 TL
--------------------------
81 (6,5): Koyu bordo renkli. Burun oldukça cazip ve Cabernet karakterinde.Yoğun siyah meyveler,nane,okaliptus benzeri kokular algılanıyor. Damakta ise şarap biraz geriye düşüyor. Orta gövdeli, dengeli ancak bitimde biraz gevşek ve sulu. Keyifli kalıcılığı da kısa.

19 Aralık 2010 Pazar

Yıl Sonu Değerlendirmesi- Türk Şarapçılığı 2010

2010 , bana göre Türk Şarapçığının artık kendini daha doğru şekilde ifade etmeye başladığı bir milat yılı oldu. Birçok üreticinin oluşturduğu bağlar yeterince olgunlaştığı için ilk ürünlerini verdiler. Üreticilerin dışarıdan olan üzüm gereksinimi oldukça azaldı. Olgunlaşmamış ham ya da sulanmış bağ üzümlerinin ve üzümün nakliyesi sırasında ortaya çıkan sorunların kısmen giderilmeye başlandı. Böylelikle ülkemizde üretilen şarapların kalitesi bu yıl içinde hissedilir biçimde arttı. Artık piyasada yakın zamana kadar çok fazlaca gördüğümüz hatalı dengesiz,kötü şaraplara daha az rastlar olduk. Bu yıl içinde şarap üreticileri ve şarap markalarında da epeyce bir artış oldu. İlk kez bu yıl her çıkan yeni şarabı takip etme konusunda zaman zaman zorlanmaya başladım diyebilirim. Bu arada hazırladığım blog'un da 1. yılını doldurmuş olduk. Tattığım bir çok şarabı ve o şarabın öyküsünü bu sayfalarda düzenli olarak yazmaya çalıştım.Bunu yazmamdaki asıl amaç kendi tadım notlarıma bir çeki düzen vermekti aslında. Sonra yazarak da bazı şeyleri öğrendiğimi ve daha dikkatli tadımlar yaptığımın farkına vardım. Reklam yapmakla da suçlandığım oldu. Evet reklam yapıyordum. Ama yaptığım şey, hala emekleme safhasında olan Türk Şarapçılığının reklamıydı aslında. Gerçekte ne şimdi ne gelecekte ticari bir amacım olamaz. Benim için şarap, keyifli bir hobi. Bir stes atma aracı.Bu hobiyi profesyonel hale getirip böyle bir keyiften mahrum kalmayı asla istemem doğrusu. Ben asıl mesleğim olan hekimlikten yeterince maddi manevi tatmini zaten sağladığımı düşünüyorum. Son olarak da 1 yılın ardından biraz da Mehmet Yalçın' dan esinlenerek genel bir değerlendirme yazısı yazmaya karar verdim. Maddeler halinde bu yılın beni en çok mutlu eden şaraplarını, üreticilerini,bağlarını yazmaya çalıştım.Bir miktar sorunlar ve yapılan hatalar konusunda da yorumda bulundum. Düşüncelerim tamamen kişiseldir ve elbette hataya açıktır yada eksiktir. Bu konuda her türlü katkı ve eleştiriye de açık olduğumu belirtmek isterim.



Urla Bağları 2010

----------------------------------

Türkiye'de Üzüm Adaptasyonu , Bağcılık ve Şarapçılık :

Bu yıl içinde çoğunluğu yabancı üzüm çeşitlerinden üretilmiş bir çok şarap tattık. Bunların büyük çoğunluğunu Shiraz bazlı şaraplar oluşturdu. Hatta bizi yurtdışında utandırmayacak aksine takdir toplayacak düzeyde örnelerini de tattık. Dolayısı ile Shiraz; bu ülke topraklarına adaptasyonu en hızlı ve en kolay çeşit oldu denilebilir. Bu konuda Shiraz'ın sıcak iklimleri sevmesi, yetiştirimesinin daha kolay ve direncinin yüksek olması gibi bazı nedenler sayılabilir. Bu yıl içinde çok başarılı diyebileceğimiz ve üzümün karakterini çok iyi yansıtan bir Cabernet örneğine pek rastlayamadık. Şarapların çoğunluğu orta sınıfta ve tek düze kaldılar. Merlot ve Pinot Noir gibi kırmızılar ise hala bizim için birer hayalden öte geçemiyorlar. Beyaz üzümler konusunda ise pek bir sorunumuz yok gibi. Başta Kapadokya olmak üzere beyaz üzümlerin adaptasyonu çok başarılı gerçekleşti denilebilir.Şaraplarında uluslararası standartları epeyce yakalamış durumdayız.

-----------------------------------
2010 Yılında Tattığım En İyi Kırmızı Şaraplar:

Bu yıl tattığım şarapların büyük çoğunluğu kırmızı idi. Hemen hemen belli bir iddiada olan bütün şarapları tatmaya çalıştım. Çok beğendiklerimi ise birden fazla tatma fırtsatım oldu. Beni en çok etkileyen , tadımlarda 90 üstü puan alabilecek ve aylar içinde aynı performansını koruyan 3 kırmızı şarap oldu.

*Prodom Syrah-Petit Verdot-Cabernet Franc 2007

*Kayra Vintage Syrah-Petit Verdot 2007

*Corvus Corpus 2006

*Pamukkale Shiraz Rezerve 2006 (6 ay sonra tekrar tadılmak koşulu ile)

-------------------------------------

2010 Yılında Tattığım En İyi Beyaz Şaraplar:

Bu yılın en iyi beyaz şaraplarını bize kuşkusuz Kavaklıdere'nin Kapadokya'daki Cotes Avanos bağları verdi. Kapadokya platosu bu konuda kesinlikle bir cevher. Çok fazla beyaz şarap tattım diyemem ama aklımda ve damağımda yer edinen beyaz şaraplar şunlar oldu:

*Cotes Avanos Narince-Chardonnay 2009

*Cotes Avanos Sauvignon Blanc 2006 ( son aylarda tattıklarımı hariç tutuyorum)

*Sevilen 900 Fume Blanc 2009

---------------------------------------
2010 Yılında Tattığım En İyi Roze şaraplar:

Yine çok fazla roze tatmadım ama ilk aklıma gelenler şunlar oldu. Bu konuda yabancı sepajlara kişisel bir sansürüm var.

*Kavaklıdere Egeo Roze 2009

*Likya İsinda 2009

*Büyülübağ İris 2009

------------------------------------

Restaurantta Ismarlabilecek En İyi Şaraplar:
Ülkemizde restaurantlarda şarap siparişi vermek çoğu kez bir risktir.Ya iyi şarap yoktur liste sınırlıdır ya şaraplar iyi saklanmamıştır ya da fiyatı market fiyatının çok üzerindedir. Bu konuda benim en iyi kurtarıcım bu sene Kavaklıdere'nin EGEO serisi oldu. Kırmızı şarapları belli bir kalitede. Üzümlerin karakterini yansıtıyorlar ve üstelik meşe fıçı olgulanlaştırma da yapılıyor. Beyaz ve Roze şarapları ise türlerinin en iyi örneklerinden. Egeo'nun yeni rekoltelerini listede görürsem asla affetmem. Fiyatını da restaurant sahipleri pek abartamıyorlar.
--------------------------------------
2010 Yılında Beni En Çok Heyecanlandıran Şaraplar:
Bu yıl içinde kalitesinden biraz bağımsız olmak üzere, çıkması ben de heyecan ve merak uyandıran bazı şaraplar oldu. Ortak yönleri yerli üzüm çeşitlerinin kullanılması, tek bağ şarapları olması ve üzümün potansiyelini çok iyi yansıtmaları idi.
*Kayra Vintage Öküzgözü 2007: Üzümün ana vatanındaki Şükrü Baran Bağının ürünü. Meşe fıçıda yıllanmış. Yılın en iyi süprizlerinden birisi. Gerçek bir Öküzgözü. Çıktığı yıl eserin sahibi olan Şükrü Baran'ın ani ölümü ile sarsıldık. Umarız bağları sahipsiz kalmaz.
*Urla Nero D'Avola-Urla Karası 2009: Urla Şarapçılık bağlarından yapılan ve içindeki az miktardaki Urla Karası nedeniyle merak uyandırmıştı. Kaybolmuş bir antik üzümün yeniden hayat bulmasının ilk adımı idi.
*Urla Boğazkere 2009: Her ne kadar tamamı Urla Bağlarından olmasa da Boğazkere'yi hiç bu kadar yoğun, koyu ve dolgun yapısı ile tatmamıştım. Boğazkere'nin potansiyeli en yüksek Türk üzümü olduğunun kanıtı gibiydi.
*Tomurcukbağ Kalecik Karası Rezerve 2009: Kızılırmak Vadisindeki küçük bir bağdan ve tamamen Vahşi maya fermantasyonu uygulanarak yapılmış olması çok ilgi çekici idi.
* Paşaeli Kolorko 2009: Görmedim ve tatmadım. Sadece okudum. Kaybolmak üzere olan başka bir antik beyazımızın şarabı. Sadece 250 şişelik deneme partisi. Umarım devamı gelir.
*Doluca Kav Tuğra Kalecik Karası 2008: Çoğunluğu tek bir bağdan gelen aroma bombası bir Kalecik Karası. Ancak sonraki tadımlarımda hızlı bir yaşlanma sürecine girdiğini farkettim. Yine de yeni rekoltelerini takip etmek lazım.
*Kavaklıdere Pendore Boğazkere 2008: Ege'den olsa da tek bağ Boğazkere şarabı. Üzümün potansiyelini yansıtıyor. Gelecek için büyük umut veriyor.
*Cotes Avanos Narince-Chardonnay 2009: Harika bir Türk beyazı. Her açıdan ilgi çekici. Kapadokya'da tek bir bağdan,meşe fıçı fermantasyonu uygulanmış bir Türk-Fransız kupajı.
*Corvus Bornova Misket 2008: Çok sevdiğim Bornova Misketinin Aliağa'daki 14 yıllık Uzunburun Bağlarından yapılan sek beyaz şarabı. Bu üzümün söyleyecek daha çok şeyi olduğuna eminim.
*İdol Smyrna Passito 2009: Misket bazlı çok iyi bir geç hasat tatlı şarap örneği. İdol'ün en iyi şarabı bence.
----------------------------
2010 'da Beni En Çok Heyecanlandıran Projeler:
*Kavaklıdere'nin Pendore ve Cotes Avanos Bağları her açıdan çok başarılı projeler. Pendore Ege'de kırmızı üzümler için tam bir laboratuvar niteliğinde. Pek çok deneme sonrası çok iyi veriler elde edilecektir.Cotes Avanos ise beyazların bir laboratuvarı. Şimdiden çıkan 2 ürünü uluslararası standartları yakalamış durumda. Yakın gelecekte bu bağlardan gögsümüzü kabartacak şaraplar çıkacağına eminim.
*Likya Şarapçılığın Antalya'da 1100 m rakımda ve kent yaşamının epeyce uzağında harika bağları mevcut. Bağlar çok bakımlı ve çoğunluğu 10 yılı devirmiş durumda. Yine de bağ dikimi Likya yaylalarında hala devam ediyor. Başta Acıkara olmak üzere yerel saklı türlerde şarap denemeleri başladı bile. Pinot Noir konusunda da iddialı olunucak gibi gözüküyor. Çok sert bir arazide yeni bir Pinot Noir bağı daha oluşturulmuş durumda.
*Urla Şarapçılık benim çok sevdiğim Urla'da çok büyük bir yatırımla 300-350 dönümlük bağlar oluşturdu. Bağlarda Urla Karası ve Gaydura adlı kayıp türlere de yer açıldı. Şarap yapımı konusunda da teknolojiyi sonuna kadar kullanıyorlar. Meşe fıçı fermantasyon tankları dahi var. Şarapevinden bağların görüntüsü çok etkileyici.
*Arcadia Şarapları ile daha bir ay önce tanıştık ve çok şaşırdık. Lüleburgazda 350 dönümlük bağlar oluşturulmuş. Fransız danışmanlardan yardım alınmış.Yıllarca süren bilinçli bir sessiz ve derinden bir yürütülen bir proje. Çok büyük potansiyel barındırıyor. İşin başında Zeynep Arca adlı bir bayan var. CNN-İnt'e haber oldular. Çok etkileyici idi. Oldukça gurur duydum.
---------------------------------------------
2010 Yılında Bağcılıkta ve Şarapçılıkta sevdiğim kavramlar:
*Tek Bağ Şarapçılığı (Single Vineyard)
*Yüksek rakımlı ve dağlık bölge bağları (Mountain Vineyards)
*Yaşlı Bağlar ( Old Vines)
*Yerel Üzümler (native Grapes)
*Antik Üzümler (ancient varietal)
*Vahşi Maya fermantasyonu
*Sınırlı üretim
Bağcılıkta ve şarapçılıkta bu kavramlar hep ilgimi çekmiştir. Bu kavramlara sahip şaraplara karşı olan sempati ve merakım bu yıl üst düzeyde idi.
------------------------------------
TÜRK ŞARAPÇILIĞININ SORUNLARI VE OLASI TEHLİKELER
1- Yanlış Fiyat Politikası: Bu yıl çok pahalı Türk şarapları ile de karşılaştık. En pahalıları olan Corvus Cruturk 2005 150 TL, Kayra İmperyal 2006 120 TL lik fiyatları ile adeta rekor kırdılar. Ama bu fiyatları gerçekten hakettiler mi? Yurtdışında açıkcası 90 puan lık bir şarabın fiyatı ortalama 7-10 dolar düzeylerindedir.90-95 puan aralığında çoğunlukla 50 doların altında; 95-97 Puan aralığında ise 50-100 dolarlık şaraplara rastlarsınız. 100 doların üzerindeki şaraplar ise ya çok klasik olmuş markalardır ya da her rekoltesi 97 üstü puan şaraplardandır. Bizde ise ilk rekoltesinde ve hiçbir şekilde belli otörlerce puanlanmamış şaraplara 100 dolar düzeyinde paha biçmek biraz insafsızlıktır. Bir örnek vermek gerekirse Güney İtalya-Campania'nın en ünlü şaraplarından birisi olan Fattoria Galardi, Terra di Lavaro her rekoltesinde RP'den 97 puan alan bir şarap. Şarabın ABD'deki satış fiyatı ise ortalama 70-75 dolarlar civarında. Başka örnek Şili'nin kült şarabı Almaviva; fiyatı yine 70 dolarlarda. Pek çok başka daha örnek verilebilir.
Şöyle savunulabilir belki. Serbest piyasa koşulları ve arz-talep var efendim. İstenilen her fiyat etiketlenebilir. Ancak bu durumun pratikteki karşılığı bu olmuyor malesef. Diğer başka üreticilerde bakıyor. Benim şarabım en az onun kadar iyi. Ama benim fiyatım örnek 35 TL. Bu yarış global olarak tüm şarapların fiyatlarına yansıyor ve fiyatlar yapay biçimde gittikçe yükseliyor. Sonuçta belki ilk olarak tüketici etkileniyor ama kısa sürede sektörü tümden krize sokma ihtimali de yüksek. Bu konuda duyarlı davranmak zorundayız. Bindiğimiz dalı kesmenin lüzumu yok. Ne dersiniz?
2- Yabancı Üzümlere Olan Hayranlık: Sanırım Türk üreticilerin bir kısmı da anlamıştır, iç piyasa bağlı kalarak büyümek ve kar beklemek pek mümkün değil. Yurdışı pazarına açılmanız için de ya farklı olacaksınız ya da fiyat-performasınız çok iyi olacak. Fiyat konusunda zaten belli sorunumuz var. Biliyoruz ki yurtdışında 10 dolara harika Cabernet ve Shiraz'lar da mevcut. Ve piyasa artık bu şaraplara doymuş durumda. Farklılığı nasıl yaratacaksınız peki. Elbette yerel üzüm çeşitlerinizi onun varietal özelliklerini (en azından kupajlarda) sunarak.Yine bu noktada üreticilerimizin bağ alanlarının büyük ağırlığını yabancı üzüm türleri kaplıyor olması diğer bir önemli sorun. Ama konuda biraz daha iyimserim. Yerel türlerin yeniden popüler türler haline geliyor olması bunu gösteriyor.
-------------------------------

17 Aralık 2010 Cuma

Umurbey Cabernet Sauvignon-Merlot Reserve 2007


Umurbey; yıllardır sessizce Tekirdağ'da butik ve şato tarzında üretim yapan bir üretici. Özellikle Sauvignon Blanc üzümünden yapılan monosepaj sek beyaz şarabının istikrarlı başarısı ile öne çıkıyor. Tamamen Tekirdağ- Yazır köyündeki kendi bağından şarap üretimi sözkonusu. Bu bağlarda sadece Fransız Sepajlarına (Cabernet Sauvignon,Merlot,Syrah,Sauvignon Blanc ve Chardonnay) yer verilmiş. Bu sanırım ilk kez bu yıl, meşe fıçı kullanımı ile 2007 rekoltesi olan Cabernet Sauvignon-Merlot Reserve şarabı piyasaya sunuldu. Şarap diğer tattığım tüm Umurbey şaraplarında olduğu gibi denge sorunu olmayan, olgun ve belli bir kalite çıtasının üzerinde bir şarap. Yine de meşe fıçı, üzüme karşı oldukça baskın çıkmış, meyve karakterini ezmiş durumda. Bu konuda bence biraz daha denemeler yapmak gerekiyor. Belki fıçı kullanımını daha sınırlı sürelerde tutmak en iyisi.
------------------------------
Umurbey Cabernet Sauvignon-Merlot Reserve 2007
STİL: Kırmızı Sek Şarap
BÖLGE:Trakya-Tekirdağ-Yazır Köyü
BAĞ: Umurbey Bağları rakım 200 m
ÜZÜM: Cabernet Sauvignon&Merlot (kupaj oranlar?)
MEŞE:12 ay Fransız Meşe
FİYAT: 55 TL
-----------------------------
83 (6,5): Renk açık vişne çürüğü. Burunda meşe tonları çok ön planda, meyvemsilik baskılanmış. Damakta ise orta gövdeli ve dengeli bir şarap. Bitiminde tatlı ve yuvarlak baharatsı tanenler oldukça uzun süre hissedilebiliyor.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Kayra Vintage Boğazkere 2008

Kayra Vintage serisi Kayra'nın kalite algısını benim açımdan oldukça yükseklere taşıyan bir çalışma oldu. Özellikle Kayra Vintage Öküzgözü bu yılın en güzel süprizlerinden birisi idi. Hem Öküzgözü'nün özgün karaterini yansıtması hem üzümün anavatanındaki tek bir bağdan yapılmış olması dolayısı ile özellikle gelecek rekolteler için beni çok çok umutlandırmıştı. Bu nedenlerle Kayra'dan ve yine Vintage serisinden en iyi yerli üzümümüz olan Boğazkere'den de çok başarılı bir şarap ummuştum. Beklentilerim bu ay karşılık buldu ve Kayra Vintage Boğazkere 2008 tüketime sunuldu. Ama hayal kırıklıklarını da beraberinde getirdi. Bu şarabın hem Boğazkere'nin hem de Kayra Vintage'ın prestijine yakıştığını düşünmüyorum. Bence bu şarap Vintage serisi altında hiç çıkmamalı idi.Çünkü şarabın düzeyi, Shiraz-Petit Verdot kupajı başta olmak üzere tüm serinin de imajını zedelemekte. Son olarak üzümün bölgesi ve bağı hakkında da en ufak bilgi notunun olmadığını belirteyim.
--------------------
Kayra Vintage Boğazkere 2008
STİL: Kırmızı Sek Şarap
BÖLGE: ??
BAĞ: ??
ÜZÜM: %100 Boğazkere
MEŞE: ??
FİYAT: 45 TL
-----------------------
75 (5,5) : Koyu yakut renkli. Burunda vişne gibi tek düze kırmızı meyvemsi kokular algılanıyor. Damakta orta-az gövdeli ve asidite önde. Bitimi de kısa ve keyifsiz.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Doluca Signium 2008

Doluca'nın üst segment kalitesindeki şarabı olan Signium'un 3. rekoltesi 2008 geçtiğimiz günlerde çıktı. Signium ;her yıl farklı bölge, bağ ve üzümlerden yaratılan özgün bir şarap. O yılın en iyi üzümlerinden yapılan ve meşe fıçıda en iyi performansı sergileyen şarapdan oluşan bir kupaj. Bu yıl ilk kez farklı olarak az da olsa kupaja Cabernet Franc 'de eklenmiş. Cabernet Franc, Doluca'nın Mürefte'deki 7 yaşına ulaşmış kendi bağından geliyor. Şarabın bu yılki kupaj oranları ve üzümlerin geldiği bağlar şöyle:
*Cabernet Sauvignon %41 Alçıtepe Bağları-Gelibolu
*Shiraz %39 Denizli-Güney
*Cabernet Franc %10 Mürefte
*Merlot %10 Azmakdere-Saroz
Üzümler ayrı ayrı işlenmiş. 7 ay Sur Lies yöntemi ile kendi tortusu üzerinde Fransız meşe fıçılarda dinlendirilmiş. Sonrasında ideal kupaj oranları saptanarak harmanlanmış. Sonrasında 4 ay daha Fransız Meşe fıçılarda olgunlaşması sağlanmış. 6 ay da şişede dinlendirilen şarap öyle tüketimi sunulmuş. Yani şarap oldukça seçici ve özenli bir çalışmanın ürünü.
---------------------------------
Signium'u direkt olarak Doluca'dan temin ettim. Ve tanenli genç bir şarap olması dolayısı ile 3 saat boyunca dekante ettikten sonra tadımını gerçekleştirdim. Şarap benim açımdan üstün niteliklere sahip bir şarap değil. Oldukça gövdeli ve kaslı bir yapıya sahip olsa da özünde bir zerafet,incelik ve özgün bir nitelik barındırmıyor. Fiziği son derece iyi ama kimyası biraz eksik kalmış diyebilirim. Belki daha fazla yıllanmaya ihtiyacı olabilir. En azından tanenlerin yuvarlanması için bu durum şart.
----------------------------------
Doluca Signium 2008
STİL: Kırmızı Sek Şarap
BÖLGE: Trakya-Denizli
ÜZÜM: Cabernet Sauvignon&Shiraz&Cabernet Franc&Merlot
MEŞE: 11 ay Fransız Meşe
FİYAT: 59 TL
-----------------------------------
83 (6,5): Renk koyu bordo. Burunda önde meşe tonları hakim. Daha geriden siyah meyvemsi nüanslar algılanıyor. Damakta yüksek gövdeli,yoğun ve tanenleri belirgin. Bitimi oldukça uzun olmasına karşın, köşeli tanenler nedeniyle sert. Damağı biraz yoruyor. Gövde ve yapısı 2-3 yıl daha dinlendirilip öyle tadılmasını gerektiriyor.

7 Aralık 2010 Salı

Pamukkale Anfora Shiraz Rezerve 2006


BUKE (Bouquet); şarap terminolojisinde sıklıkla kullanılan bir terim. Şarapta yıllanma-olgunlaşma sürecinde; üzümden ve meşeden gelen aromaların kompleks bir yapıya kavuşmasıyla ortaya çıkan tersiyer (üçüncül) kokular anlamına geliyor. Türk şaraplarında pek rastlanılan bir durum değil. Çünkü Türk şarapları malesef sağlıklı yıllanamıyorlar. Bunun en önemli nedenlerleri bağların çok genç olması, üzümün optimum olgunluğa erişememesi, üretim aşamasında sorunlar ve bilinçsiz meşe fıçı kullanımı olarak sayılabilir. Bu bilgileri vermemdeki amaç ise bukenin ortaya çıktığı nadir bir Türk şarabını sunmak. Pamukkale Şarapçılığın 2006 rekoltesi olmasına karşın çok kısa süre önce piyasaya verdiği Anfora Shiraz Rezerve. Pamukkale Şarapçılık; meşe fıçı kullanımını çok iyi başarıyor ve şarabı uzun yıllar şişede de dinlendiriyor. Üzüm iyi ise, şarabı da okside etmeden saklayabilirseniz, ortaya böyle çok olgun bir şarap çıkıbiliyor demekki. Bu şarabın 3. rekoltesi ve her rekoltesinde şarabın kalitesi biraz daha da artığını söyleyebilirim.
--------------------------
Pamukkale Anfora Shiraz Reserve 2006
STİL: Kırmızı Sek Şarap
BÖLGE: Denizli-Güney
BAĞ: ??
ÜZÜM: Shiraz (%100)
MEŞE: 18 ay Fransız Meşe
FİYAT:35-40 TL
---------------------------
90 (8) : Koyu bordo renkli. Burunda bukeler belirmiş. İlkin böğürtlen frenk üzümü gibi siyah meyvemsi kokular belirgin şekilde algılanıyor. Daha geriden siyah çay,gül kurusu ,katran ve tütün gibi kompleks aromaları şarap havalandıkça hissediyorsunuz. Damakta dengeli ve gövdeli. Tanenler tamamen yuvarlanmış durumda.Sadece bitim biraz umduğumdan kısa kalıyor diyebilirim. Bu yılın en iyi şaraplarından birisi. Fiyatı-Kalite açısından da çok çok başarılı.

2 Aralık 2010 Perşembe

Arcadia Kırmızı 2009



Yılın bu son günlerinde, sessiz ama oldukça iddialı bir şarap markası ile daha tanıştık. Adı ARCADIA . İlk duyduğumda aslında biraz adından dolayı yadırgamıştım. Çünkü Arcadia , Yunanistan'nın Mora yarımadasında yer alan antik bir coğrafi bölgenin adı. Şaraba böyle alakasız bir isim verilmiş olması biraz anlamsız gelmişti. Sonra biraz araştırınca bunun iki nedenle, bilinçli ve doğru bir seçim olduğunu anladım. Birincisi bağların yer aldığı Lüleburgaz'ın Roma ve Bizans çağlarındaki antik adı "Arcadiopolis" imiş. Roma imparatoru "Arcadius'un kenti" anlamına geliyor. Tarihte bu kent civarındaki topraklarda pek çok önemli savaşlar yaşanmış.Son olarak 1. Balkan savaşında da şiddetli çarpışmalara sahne olmuş bir kent. Diğer neden ise bağların ve şaraphanenin sahibi olan ailenin soyadının Arca olması. Bu iki mantıklı nedenden dolayı ön yargılarım bir anda ortadan kalktı ve bu şaraba ilgi duymaya başladım. Şaraphanenin ve bağların başında Zeynep Arca var. Yıllarca kendisini yurtdışındaki önemli bağlarda ve şaraphanelerde yetiştirmiş vizyon sahibi bir yönetici. Uzun araştırmalar sonucunda 2002 yılında Kırklareli-Lüleburgaz'da 2000 dönümlük arazi satın alınmış.Bu arazinin 350 dönümünde de 2003 yılında bağlar oluşturulmaya başlanmış.
Arcadia Bağları-Lüleburgaz
-------------------------

Arcadia Bağları, Trakya'da Lüleburgaz ile Istranca Dağları arasında yer alan Hamitabat köyü yakınlarda. 350 dönümlük bağlarda Cabernet Sauvignon, Cabernet Franc, Merlot, Sangiovese, Sauvignon Blanc, Sauvignon Gris, Pinot Gris, Öküzgözü, Narince üzümleri yetiştiriliyor. Şaraphane bağların içinde ve yerçekimine uygun olarak modern biçimde tasarlanmış. Şarapların ve bağların kontrolü ve yapımı, Fransız ünlü önologlar Michael Salgues ve Alain Carbonneau danışmanlığında yapılıyor.2003 yılında oluşturulan bu bağlardan, 2009 rekoltesi ilk şaraplar beyaz, roze ve kırmızı olarak geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı. Arcadia Kırmızı böylesine genç bir bağ için oldukça olgun bir şarap olmuş. Madrid'te yapılan ve yeni şarapların kıyaslandığı bir yarışmadan da altın madalya almayı başarmış.

----------------------
Arcadia Kırmızı 2009
STİL: Kırmızı Sek Şarap
BÖLGE: Trakya-Kırklareli-Lüleburgaz-Hamitabat Köyü
BAĞ: Arcadia Bağları
ÜZÜM: Cabernet Sauvignon- Cabernet Franc-Merlot (tekbağ)
MEŞE: 10 ay Fransız Meşe
FİYAT: 62 TL (Maniagurme)
--------------------------
87 (7,5): Hafif mor röfleleri olan koyu bordo renkli. Burunda yoğun şekilde frenk üzümü yaban mersini ve böğürtlen kokulu. Damakta orta gövdeli ve dengeli bir şarap. Bitim ise tatlı baharatsı ve orta uzunlukta hissediliyor. Üreticinin bu ilk kırmızı şarabı gelecekteki şaraplar için çok büyük umut veriyor ve merak uyandırıyor.